Bizimle iletişime geçin

GENEL

25. Yapısal Çelik Günü, “Depremle Yaşamak için Çelik Yapı” sloganıyla, ülkemizin en önemli sorunu deprem tehdidine dikkat çekti

Yayınlandı

-

Çelik yapıları temsil eden tek sivil toplum örgütü olan Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) tarafından düzenlenen 25.Yapısal Çelik Günü, yapı sektöründe inisiyatif almaya hazır, sektörün en önemli sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirdi. Ülkemizin en önemli sorunu deprem tehdidine dikkat çeken zirvede, ‘Deprem ile Yaşamak’ başlıklı özel oturumda söz alan Prof. Dr. Naci GÖRÜR, “Biz bir deprem ülkesiyiz, başta İstanbul olmak üzere maalesef kentlerimiz depreme hazırlıklı değil. Depremlerden en az zararla çıkmak için süratle deprem dirençli kentler için harekete geçilmeli.” dedi. Çelik yapıda sivil toplum seferberliğini başlatmayı amaçlayan zirvenin açış konuşmasını gerçekleştiren TUCSA Yönetim Kurulu Başkanı Yener GÜR’EŞ ise “Depremlerle yaşamaya alışmak zorundayız. Bunun için ise deprem dirençli yapılaşmaya geçmeli ve çelik yapıların gücünü kullanmalıyız. Deprem dirençli kentler kurabilmek için yapısal çelik kapasitemiz yeterli.” açıklamasında bulundu.

Ülkemizin en önemli sorununun deprem tehdidi olduğunu değerlendiren Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA), 25.Yapısal Çelik Günü’nde; “Depremle Yaşamak İçin: Çelik Yapı” sloganıyla sektörün tüm paydaşlarını bir araya getirdi. TUCSA tarafından, 4 Aralık 2024 Çarşamba günü gerçekleştirilen 25.Yapısal Çelik Günü; KİPTAŞ, İNDER, TÇÜD, Türkiye İMSAD ve GYODER gibi kurumların katılımıyla düzenlendi.  

Ülkemizin geleceği için müteahhitler ve yapısal çelik üreticilerinin ortak bir strateji geliştirmelerini ve deprem dirençli yapılaşma için alışkanlıkları değiştirmeyi hedefleyen 25. Yapısal Çelik Günü’nde; sektördeki yenilikler, modüler inşaat ve yeni teknolojilerin bu konudaki rolü, dünyada ve ülkemizde çelik yapılardaki durum, çelik yapılar konusunda kamudaki gelişmeler ve sürdürülebilirlik gibi başlıkları tartışmaya açan oturum ve paneller düzenlendi.

Prof. Dr. Naci GÖRÜR, “Kentlerimiz depreme hazırlıklı değil, deprem dirençli kentler için harekete geçilmeli.”

‘Deprem ile Yaşamak’ başlıklı özel oturumda söz alan Prof. Dr. Naci GÖRÜR, “Biz bir deprem ülkesiyiz, başta İstanbul olmak üzere maalesef kentlerimiz depreme hazırlıklı değil. Depremlerden en az zararla çıkmak için süratle deprem dirençli kentler için harekete geçilmeli. Deprem dirençli kent; depremi en az hasarla atlatan kentleri ifade etmekte. Deprem dirençli kentler için yapılaşma kontrol edilmeli; özgün mimari, özgün planlama, özgün mühendislik ve özgün malzeme bu tip bir yapılaşmaya ulaşmak için büyük önem taşıyor. En önemlisi de deprem dirençli kentler için göçme ve çökmeye karşın çelik binalar tercih edilmeli. Yönetim, halk, altyapı, yapı stoğu, çevre-ekosistem ve ekonomi bileşenleri bir kenti meydan getirir. Bu bileşenler dirençli olursa o kent de deprem dirençli bir hale gelir. Özetlemek gerekirse; deprem dirençli kentler konusunda hızla harekete geçerek hem ekonomiyi hem sanayiyi hem de altyapı stoğumuzu hızla depreme uygun hale getirmek için harekete geçilmeli ve sorumluluk sahibi olan herkes bu konuda tüm gücüyle çalışmalı. Yapısal çelik sektörünün, tümüyle bir deprem ülkesi olan Türkiye’de bugünkü bulunduğu konumdan çok daha etkin çok daha aranır ve sorunlara çözüm getirir durumda olmasını istiyor ve diliyorum.” şeklinde konuştu. 

“Müteahhitler ve yapısal çelik üreticileri ortak bir strateji geliştirmeli”

TUCSA Yönetim Kurulu Başkanı Yener GÜR’EŞ, açış konuşmasında 25.Yapısal Çelik Günü’nü, değişimi başlatmak, çözümlere odaklanmak ve bu çözümleri uygulamak amacıyla düzenlediklerinin altını çizerek, “2023 Meclis Deprem Araştırma Komisyonu’nun raporuna göre; 6 Şubat depremin Türkiye’de toplam maliyeti 148,8 milyar dolar olmuştur. Diğer yandan, depremde 262.475 betonarme, beton prekast prefabrik ve yığma yapı göçtü veya sonradan yıkıldı, buna karşın depremde hiçbir çelik yapı göçmedi. Deprem sonrasında yayımlanan resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde insanımız enkaz altında kalarak hayatlarını kaybetti. Bu ağır bilançonun nedeni, ‘Japonya ve Amerika gibi gelişmiş deprem ülkelerinde neden bu kadar çok çelik yapı yapılıyor?’ sorusunun yeterince hesaba katılmaması veya değerlendirilmemesi olabilir.” dedi.

GÜR’EŞ, “Gelişmiş ve deprem coğrafyasında olan ülkelerin tercih ettiği off-site construction metodunun ülkemizin deprem sorununa çözüm olacağını her fırsatta belirtiyoruz. TUCSA olarak, çözüm arayışında kurum ve kuruluşlar arasındaki iş birliğinin şart olduğuna inanıyoruz. Bu kapsamda; uluslararası iş birliklerimize ilave olarak, Makine Mühendisleri Odası ile Deprem Güçlendirme Derneği ve Deprem İzolasyon Derneği ile yürüttüğümüz iş birliklerini bu kez sektörün stratejik önemi haiz TÇÜD, KİPTAŞ, İNDER, GYODER ve Türkiye İMSAD gibi öncü kuruluşlarıyla gerçekleştirmek üzere yola çıkıyoruz.” şeklinde sözlerini sürdürdü.

“Yapısal çelik sektörü yılda en az 300 bin konut üretebilecek altyapıya sahip”

‘Depremle yaşamak için yapısal çelik gücünü kullanmalıyız’ başlıklı panelde söz alan Consera Kurucusu ve TUCSA Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih ŞİMŞEK ise, “Dünya yapı sektöründe yükselen trend “Offsite construction”. Dünyanın en büyük otomobil üreticileri olan Toyota ve Tesla modüler konut fabrikalarını kurdular. Bu sene başında ise Porsche Design, Abb Electronics ile robotik konut fabrikasını hayata geçirmek için şirket kurdular. Gelişmiş ülkeler barınma ihtiyaçlarını otomobil fabrikaları gibi yapı fabrikaları ile karşılamaya başladı. Biz de benzer şekilde hareket ederek ve çözümlere odaklanarak inşaat sektörünü endüstrileştirmeliyiz. Özellikle yapı teknolojileri odağında gelişmiş ülkelerdeki yapım metotları çok ileri giderken biz oldukça geri kalmış durumdayız. Deprem dirençli yapılara en rasyonel çözümleri sunabilen yöntemleri hızla hayata geçirmemiz gerekmekte. Yapısal çelik sektörü yılda en az 300 bin konut üretebilecek altyapıya sahip. Senede 300 bin deprem dirençli modüler çelik konut üretebilmek için ise yaklaşık 3 milyon ton çelik yassı ürün, çelik profil ve haddelenmiş profile ihtiyaç var. Ülkemizin tüm bu ihtiyacı karşılayacak çelik malzeme üretimine sahip olduğunun altını çizmek isterim. Ayrıca, bu miktarda bir üretim gerçekleştirmek için yaklaşık 72 bin mavi yaka insan kaynağına ihtiyacımız bulunmakta, bu da büyük miktarda bir istihdam yaratmak anlamına geliyor. Çelik yapıların gelişip yaygınlaşması için kamuya da büyük iş düşüyor. Kamu, çelik yapıların gelişimi ve kullanımı teşvik ederek bu konuya destek olabilir.” açıklamasında bulundu.

“Çelik yapılar daha çok yaygınlaşmalı”

Kentsel dönüşüm ve çelik yapılar konusunda açıklamalar yapan İBB Şehircilik Grubu ve KİPTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali KURT, “İnşaatta farklı yapı türlerinin kullanımına olumlu yaklaşıyoruz. Çelik yapıların sürdürülebilir ve kamuya faydalı olduğunun anlaşılmasının önemli olduğunu düşünüyoruz ve yapısal çeliğin inşaat sektöründe daha çok kullanılması gerektiğine inanıyoruz. Yapım tekniği olarak çelik binaların yaygınlaşması konusunda çeşitli projeler üzerinde çalışıyoruz. Gerçekleştireceğimiz projelerle, çelik yapıları düşük maliyetle, daha geniş bir kesime ulaştırmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen bir sosyal konut projesinin tamamını çelik yapılarla inşa etme yönünde çalışmalarımızı da sürdürüyoruz.” dedi.

“Tüm paydaşlar harekete geçmeli”

Zirvede; yapısal çeliğin deprem dirençli yapılaşma için şart olduğu mesajı öne çıkarken, yapısal çelik taşıyıcılı saha dışı inşaatın (offsite construction) yapım yöntemi olarak ülkemizde en kısa sürede yaygınlaşması gerektiğine de dikkat çekildi. 25.Yapısal Çelik Günü’nde; TUCSA ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İNDER, İBB-Kiptaş ve GYODER gibi çözüm ortaklarının ortak hareket ederek yapılarda dönüşüm sürecini başlatması gerektiğinin de altı çizildi.

Okumaya Devam Et
Yorum Yapmak İçin Tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GENEL

Akdeniz’in İncisi Agora Antalya AVM’de Tasarruflu İklimlendirmeyi Aldağ Cihazları Sağlıyor

Yayınlandı

-

Odak Group tarafından hayata geçirilen, toplam 270.000 metrekare inşaat alanı ve 80.000 metrekare kiralama alanına sahip, Akdeniz’in en büyük Alışveriş ve Eğlence Merkezi Agora Antalya’da konfor koşullarından taviz vermeden enerji tasarruflu iklimlendirme, Aldağ AHRV Isı Geri Kazanım Cihazları ile sağlanıyor.

Antalya Uluslararası Havalimanı’na 5 Km uzaklıkta olan Agora Antalya, cazip lokasyonunun yanı sıra yerli ve global seçkin markaları, gurme restoranları, sinema ve bowling salonları ile Akdeniz’in incisi olarak rağbet görüyor ve 2.000’den fazla kişiye istihdam sağlıyor.

Aldağ A.Ş., “Yapılara Değer Kazandıran İklimlendirme” anlayışının yön verdiği Ar-Ge merkezi çalışmaları, iç hava kalitesini ve enerji verimliliğini artırırken, enerji tüketimini düşüren cihazlar geliştirmeye odaklanıyor. Bu çalışmalar, ürettiği cihazların karbon ayak izini azaltırken sağladığı tasarrufla da yatırımcı ve işletmecilerin cazip seçeneği oluyor.

Egzoz edilen hava yerine dış ortamdan taze hava alınırken ortam havası sıcaklığını sabit tutabilmek için ek ısı kaynağına ihtiyaç duyulur.

Aldağ AHRV Isı Geri Kazanım Cihazları içinde bulunan ısı geri kazanım eşanjörü, dışarı atılan hava ile içeri alınan havanın birbirine teması sağlanmadan zıt hava akımı ile havadan havaya ısı transferi yaparak dışarıdan içeri alınan havanın sıcaklığını ortam hava sıcaklığına yaklaştırır. Gerekenden daha az kapasitede yardımcı bir ısıtma veya soğutma kaynağı ile istenilen ortam sıcaklığı sağlanmış olur. %70 verimlilikteki ısı eşanjörü ile %30 enerji tasarrufu sağlanır. Bu, işletme maliyetlerinin önemli ölçüde düşürülmesine yardımcı olur.

İklim krizi ile mücadelede iklimlendirme sektörüne düşen görevleri en iyi şekilde yerine getirme sorumluluğunun bilincinde olan Aldağ A.Ş., sektörde “sürdürülebilirlik” bayrağını başarıyla taşıyor.

Okumaya Devam Et

GENEL

İmbat, 2024’te Küresel Büyümesini Sürdürdü

Yayınlandı

-

İklimlendirme sektöründe Türk mühendisliğinin öncü markası İmbat, 2024 yılını küresel başarılar, yenilikçi ürün lansmanları ve üretim teknolojilerinde dijital dönüşümle tamamladı. Ar-Ge yatırımlarını artırarak sürdürülebilir ve etkin çözümler geliştiren İmbat, sektördeki liderlik pozisyonunu daha da güçlendirdi ve dünya pazarında etkisini genişletmeye devam etti. Bu başarıların, İmbat’ın 2024 yılı boyunca hayata geçirdiği önemli projeler, global stratejiler ve yenilikçi adımlar öne çıkıyor.

Global Pazarlarda Güven ve Kalite Ortaya Koydu.

2024’te İmbat, Norveç, Belçika, Estonya, Arnavutluk, Macaristan ve Küba gibi yeni pazarlara açılarak global çapta kalite ve güvenilirlikteki iddiasını artırdı.


İmbat, Türkiye’nin Eurovent sertifikasını ilk elde eden ve 2015’ten beri koruyan tek Rooftop üreticisi ünvanını bu yıl da sürdürerek yüksek kaliteye olan bağlılığını ve sektördeki güvenirliliğini pekiştirdi. Bunun yanı sıra, Eurovent Ürün Grupları’nda aktif görev alan çalışanlarıyla geleceğin HVAC standartlarını koyma öncülüğünü de üstlenmeye devam etti.

HVAC sektörünün önde gelen uluslararası fuarlarından MCE Milano ve Chillventa’da Türk mühendisliğini temsil etmeyi sürdürdü. Portekiz, Şili, Uruguay, Arjantin, Irak gibi pek çok ülkede önemli iş ortaklıkları gerçekleştirerek küresel etki alanını genişletti. “Mühendislik Sanattır” sloganıyla rakiplerinin de dikkatini çeken sanat konseptini hayata geçiren İmbat, güçlü bir iletişim kampanyası yürüterek küresel marka farkındalığını artırdı. Ayrıca, bu yıl “Mühendislik sanattır” sloganıyla sanat konseptini hayata geçiren İmbat, bütünleşik bir iletişim stratejisiyle küresel marka bilinirliğini artırdı.

Dijital Dönüşüm, Gelişen Üretim ve Ar-Ge ile İmbat Liderliğini Pekiştirdi.

İmbat, dijital ve yeşil dönüşüm projeleriyle süreçlerini dijitalleştirerek, iş geliştirme ve üretim verimliliğini artırdı. Bu projeler sayesinde çözüm ortaklarına daha hızlı ve etkin hizmet sunmayı başardı.


2024’te fabrika alanını 3000 m² genişleterek toplamda 10.000 m²’ye ulaştırdı. Yeni otomasyon sistemleri, CNC boru şekillendirme makineleri ve lazer kesim teknolojileriyle üretim kapasitesini artırdı ve sektörde referans noktası olmayı sürdürdü.

Ar- Chillventa Fuarı’nda tanıtılan Perseus Rooftop Serisi, çevre dostu R454-B soğutucu akışkanı ve modüler tasarımıyla büyük ilgi gördü. Enerji verimliliği ve çevre dostu özellikleriyle öne çıkan bir diğer yenilik olan Sirius Mikrokanallı Kondenser Ünitesi, çözüm ortaklarına maliyet etkin çözümler sundu.
Taşınabilir Rooftop Üniteleri, Veri Merkezi Soğutma Sistemleri ve Uçak İklimlendirme Üniteleri gibi ürün gruplarındaki güncellemelerle inovasyona olan bağlılığını bir kez daha gösterdi.

Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Odaklı Projeleriyle Dikkat Çekti

Eğitime ve toplumsal sürdürülebilirliğe odaklanan projeleriyle de fark yaratan İmbat, “Geleceğini Kuran Genç Kadınlar” projesi kapsamında kadın çalışanlara istihdam sağlayarak toplumsal faydaya katkıda bulundu. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü ve Ege Üniversitesi ile sanayi-üniversite iş birliği protokolleri imzalayarak genç yeteneklerin gelişimine destek oldu.
İSKİD, ESSİAD, TTMD ve MÜKAD gibi sektörel kuruluşlarla ilişkilerini güçlendirerek sektörün gelişimine aktif katkı sağladı.

2025 İçin Daha Büyük Hedefler

2024’te elde edilen başarılarla motivasyonunu artıran İmbat, 2025 yılında yenilikçi ürün portföyünü genişleterek global pazarda daha güçlü bir etki yaratmayı hedefliyor. Uluslararası iş birlikleri, Ar-Ge yatırımları ve müşteri odaklı stratejilerle global arenada adından sıkça söz ettirmeye hazırlanıyor.

Okumaya Devam Et

GENEL

Panasonic yangın algılama çözümleriyle yüksek güvenlik sağlıyor

Yayınlandı

-

Panasonic’in titizlikle geliştirdiği Aspect Hava Örneklemeli Duman Dedektörü, her türlü ortamda üstün algılama kapasitesiyle yangın risklerine karşı maksimum güvenlik sağlıyor. Dedektör, kullanıcı dostu Aspect Tool uygulaması sayesinde akıllı telefondan kolayca kuruluyor, anlık durum takibi ve tek dokunuşla kalibre edilebilme avantajlarını sunuyor.

Panasonic’in ileri teknolojisiyle geliştirdiği Aspect Toll ile olası yangınları tespit etmede yüksek başarı oranına sahip olmasının yanı sıra büyük sıcaklık değişimleri, yoğun toz, nem ve aşındırıcı gazlar gibi zorlu çevre koşullarına karşı birinci sınıf koruma sunuyor.

Farklı sektörlerin özel ihtiyaçlarına yönelik çözümler geliştiren Panasonic, veri merkezlerinden lojistik sektörüne, ağır sanayiden dondurucu odalara kadar geniş bir yelpazede kullanım imkânı tanıyor.

Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de bulunan ve 3,56 milyon metreküp hacimli alana sahip PTDC Lojistik Merkezi, Panasonic’in yenilikçi teknolojisinden faydalanıyor. Bu merkezde, -26 dereceye kadar düşen sıcaklıklarda dahi yangın güvenliği, Panasonic’in yangın algılama çözümleriyle sağlanıyor.

25 yılı aşkın bir süredir üzerinde çalışılan Vds onaylı Aspect, aynı zamanda A, B ve C algılama sınıfları için uygun modellerle tasarım esnekliği sağlıyor.

Özellikleri

Entegre Güç Kaynağı: Harici güç kaynağına gerek duymadan entegre güç kaynağı ile kesintisiz çalışıyor.

IP44 Koruma Derecesi: Toza ve aşındırıcı gazlara karşı dayanıklı; entegre yoğuşmalı filtre ile nemli ortamlara tam uyum sağlıyor.

Çift Sensör: Alarmın kaynağını hızlı ve hassas şekilde tespit ediyor.

EBL512 G3 Sistemi ile Uyum: Ek I/O üniteleri, güç kaynağı veya filtre ihtiyacı olmadan kolayca kuruluyor.

Panasonic’in Geniş Aksesuar ve Ekipman Yelpazesi

Borular, Soket ve Dirsekler: Pürüzsüz tasarımıyla toz oluşumunu önleyen borular, güvenliği artıran soketler ve dirsekler, az sayıda klipsle kolay montaj sağlıyor.

Vulcan Siklon Filtre: Aşırı tozlu ortamlarda, büyük parçacıkları dedektöre ulaşmadan önce ayrıştırıp yoğunlaştırıyor.

Eloclean: Otomatik boru temizleme sistemi ile aspirasyon kullanımını kolaylaştırırken uzun ömürlü kullanım sunuyor.

Thub: Kolay kurulum ve boruların ön montajı için kullanılan montaj konsolu, dört adede kadar dahili yoğuşma imkânı tanıyor.

Pipedraw: Program karmaşık aspirasyon sistemlerinin tasarımını kolaylaştırırken, PC üzerinden yönetilebiliyor.

Okumaya Devam Et

Son Yazılar

Trendler