Bizimle iletişime geçin

GENEL

Consera, 2025’te yüzde 30 büyümeyi hedefliyor

Yayınlandı

-

Türkiye’nin “off-site construction” yani “saha dışı yapı üretimi/ modüler inşaat” alanının öncülerinden Consera, 2025’te yüzde 30 oranında büyümeyi hedefliyor. Consera Kurucusu ve Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, “Önümüzdeki dönemdeki en önemli hedeflerimizin başında konut üretim hacmimizi genişletmek bulunuyor. Hedefimiz yılda en az 10 bin konut üretmek.” dedi.

Dünyada inşaat sektöründe öne çıkan yöntemlerin başında “off-site construction”, yani ön üretimli inşaat olarak tanımlanabilen çelik binalar geliyor. Endüstriyel bir anlayışla inşa edilen çelik yapılar depreme karşı dayanıklı olmaları, hızlı inşa edilmeleri ve sürdürülebilir olmaları gibi avantajlarının yanında sağladıkları maliyet avantajıyla da dikkat çekiyor.

Türkiye’nin “off-site construction” yani “saha dışı yapı üretimi/ modüler inşaat” alanında faaliyet gösteren Consera, 2025’te yüzde 30 büyümeyi amaçlıyor. Zekeriyaköy bölgesinde, çelik yapı güvencesindeki ilk kentsel dönüşüm projesi olan Kuzeybükü’nü 2025 yılında bitirmeye hazırlanan firmanın hedefleri arasında konut üretim hacmini artırmak da bulunuyor.

“Hedefimiz yılda 10 bin konut üretmek”

Çelik yapı sektöründeki benzersiz geçmişlerinden ve 2,5 milyon metrekarelik deneyimlerinden güç aldıklarının altını çizen Consera Kurucusu ve Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, “2024 bizler için oldukça iyi geçti. Geçtiğimiz yılda büyük bölümünü tamamladığımız; şehrin tüm olanaklarının yanı başında, güven içinde ve huzurlu Kuzeybükü Zekeriyaköy projemizi 2025’te tamamlayacağız. Yaklaşık 9.500 metrekare arsa alanı, 12 bin metrekareden fazla inşaat alanı olan, 7 blok 42 müstakil sıra evden oluşan ve Teğet Mimarlık tarafından tasarlanan projemiz, deprem açısından en güvenli bölgelerden birinde olmasının yanı sıra önemli lokasyonlara, denize ve ormana yakınlığıyla da örnek olarak gösterilecek bir proje.” dedi.

Melih Şimşek, “2025 hedeflerimiz arasında konut üretim hacmimizi genişletmek bulunuyor, diğer yandan faaliyet gösterdiğimiz şehir sayısını da artırmayı planlıyoruz. Bugün yıllık, 3 bin konut üretim hacmimiz var, hedefimiz yılda en az 10 bin konut üretmek. 2026’dan itibaren ise bölgesel büyümeyi hedefliyoruz. Özellikle hedefimizde İzmir ve Mersin var. Önümüzdeki dönemde konut finansmanının başlamasıyla sektör hacminin hızla genişlemeye başlayacağını düşünüyoruz. Ayrıca; Ataşehir, Pendik, Sarıyer ve Beykoz gibi İstanbul’un çeşitli ilçelerinde modüler inşaat yöntemini uyguladığımız kreş üretimlerine kısa süre önce başladık. 200-400 metrekare aralığında değişen, 2-3 ve 4 derslik tek katlı modüler yapılardan oluşan kreşlerin imalatını ortalama 90 günde tamamlamaktayız. 2025’te yine çelik ve modüler çelik sistemlerini kullanarak; sosyal konut ve çeşitli kentsel dönüşüm projelerini de hayata geçireceğiz.” şeklinde konuştu.

“Off-site construction bir endüstriye dönüşmeli”

Dünya Çelik Birliği (WSA) verilerine göre Türkiye’nin 2020 yılında dünyanın yedinci, Avrupa’nın ise birinci büyük çelik üreticisi olduğunu söyleyen Melih Şimşek, “Ülkemizde endüstriyel yapılarda çelik kullanımının 20 yılda yüzde 1’den 5’lere geldiği görülüyor. Ancak ne yazık ki konutlar için yeterli bir artış yaşanmadı. Çelik yapıların toplam binalara göre oranı konutlarda yaklaşık yüzde 0,5 artış ile yüzde 1,5’a ulaştı. İstanbul başta olmak üzere tüm şehirlerimizin hızla olası depremlere hazırlanması gerekiyor. Bunun için dünyada ortaya konulmuş formül ise niteliksiz yapıların yıkılıp yerlerine deprem dirençli yapıların inşa edilmesini amaçlayan ‘Kentsel Dönüşüm’. Her fırsatta off-site construction’ın yaygınlaşarak bir endüstriye dönüşmesinin gerekli olduğunun altını çiziyoruz. Bunun başlıca nedeni, başta ülkemiz vatandaşları olmak üzere herkes için güvenli mekânlar oluşturmak. Sürdürülebilir bir inşa ve yapı sistemini tüm ülkeye yayabilmek ve Türkiye inşaat sektörünün payını, gücünü dünya pazarında daha da arttırmayı amaçlıyoruz. Öngörüldüğü gibi önümüzdeki yıl ekonomik koşulların iyileşmesi durumunda, konut ihtiyacının kısa vadede karşılanmasının önünü açacak modüler çelik konut yapımı; inşaat yapıcıları ile çelik yapı üreticilerinin el ele vererek sektöre canlılık getirecekleri çok önemli bir konu.” açıklamasında bulundu.

“Senede 300 bin deprem dirençli modüler çelik konut üretilebilir”

Yapısal çelik sektörünün yılda en az 300 bin konut üretebilecek altyapıya sahip olduğunu belirten Şimşek, “Senede 300 bin deprem dirençli modüler çelik konut üretebilmek için yaklaşık 3 milyon ton çelik yassı ürün, çelik profil ve haddelenmiş profile ihtiyaç var. Ülkemizin tüm bu ihtiyacı karşılayacak çelik malzeme üretimine sahip olduğunun altını çizmek isterim. Ayrıca, bu miktarda bir üretim gerçekleştirmek için yaklaşık 72 bin mavi yaka insan kaynağına ihtiyacımız bulunmakta, bu da büyük miktarda bir istihdam yaratmak anlamına geliyor. Çelik yapıların gelişip yaygınlaşması için kamuya da büyük iş düşüyor. Kamu, çelik yapıların gelişimi ve kullanımı teşvik ederek bu konuya destek olabilir.” dedi.

“Çelik yapılar pahalı değil”

Çelik yapıların pahalı, betonarme yapıların ise daha ucuz olduğu görüşünün hatalı bir yaklaşım olduğunun altını çizen Şimşek, “Çelik yapıların ‘pahalı’ olduğu konusu kesinlikle doğru değil, 3 kat daha hızlı, daha hafif, daha verimli olan, sadece bir yapının taşıyıcı sistemi payı yüzde 20’nin içinde bulunan bir yapıya pahalı denebilmesi mümkün değil. ‘Çelik yapılar pahalıdır’, ‘Çelik yapıları inşa edecek yeterli insan kaynağımız ve tesisimiz yok’ gibi bilim ve gerçeklerden uzak birçok önyargı hâlâ varlığını sürdürüyor. Çelik yapıların yaygınlaşmasıyla deprem dirençli evlere sahip olurken, işletme maliyetlerinde de en az yüzde 50 avantaj sağlanabilir. Bu tipteki yapılar daha hızlı üretildiklerinden yatırım geri dönüş süresi avantajı sağlıyor. Geleneksel yapım yöntemlerine göre daha kolay denetim ve maliyet kontrolüne sahip olan bu yapılar daha uzun kullanım ömrü sunuyor ve geri dönüşümlü oldukları için tekrar tekrar kullanılabiliyor.” şeklinde sözlerini sürdürdü.

Okumaya Devam Et
Yorum Yapmak İçin Tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GENEL

DAIKIN, YAPAY ZEKA DESTEKLİ UYGULAMALARIYLA FARK YARATIYOR

Yayınlandı

-

Yapay zeka teknolojisini yakından takip eden Daikin, ürün ve hizmetlerine bu teknolojiyi entegre ederek kullanıcı deneyimini en üst düzeye çıkarma hedefiyle ilerliyor. Buluşları ve patentleriyle sektörüne öncülük eden Daikin, ürünlerinde gelişmiş dijital teknolojilerin yanı sıra Daikin mAP, Daikin Eye, Daikin Cloud, IEQ Sensor gibi birçok yapay zeka destekli uygulamayla birlikte uzaktan ve akıllı kontrol sistemlerini de yoğun olarak kullanıyor. Bu uygulamalar kullanıcıların zamandan ve paradan tasarruf etmesini sağlarken konforu da üst düzeye çıkarıyor.

İklimlendirme sektörünün 100 yıllık öncü markası Daikin, kurulduğu günden bugüne geliştirdiği teknolojilerle sektörüne değer katmaya devam ediyor. Misyonu gereği kullanıcılarının en iyi hizmeti alması için çalışmalarını sürdüren marka, iklimlendirme sistemleri için yenilikçi teknolojiler ve sürdürülebilir uygulamalar geliştirerek çevresel etkileri en aza indirirken hava kalitesini de en üst düzeye çıkarmayı amaçlıyor. Yapay zeka teknolojisini de yakından takip eden Daikin, ürün ve hizmetlerine bu teknolojiyi entegre ederek kullanıcı deneyimini en üst düzeye çıkarma hedefiyle ilerliyor. Buluşları ve patentleriyle sektörüne öncülük eden Daikin, ürünlerinde gelişmiş dijital teknolojilerin yanı sıra Daikin mAP, Daikin Eye, Daikin Cloud, IEQ Sensor gibi birçok yapay zeka destekli uygulamayla birlikte uzaktan ve akıllı kontrol sistemlerini de yoğun olarak kullanıyor. 

İKLİMLENDİRME SİSTEMİNİZİ TELEFONUNUZDAN KONTROL EDİN

Daikin kullanıcı deneyimini iyileştirmek amacıyla geliştirdiği teknolojik ve yapay zeka destekli uygulamalarla iklimlendirme deneyimini konforlu ve kolay hale getirmeye devam ediyor. Bu kapsamda geliştirilen Onecta uygulaması, klimaların akıllı telefonlardan kontrol edilmesine imkan tanırken, sesli kontrol özelliğiyle de hızlı ve kolay kullanım imkanı sunuyor. Daikin’in klimalara özel bir diğer özelliği Daikin Eye, hareket algılama sensörleri kullanarak verimlilik ve konforu en üst düzeye çıkarıyor. Daikin Eye’da bulunan varlık sensörü yani odadaki hareketi algılayan sensör, odada kimseyi belirlemezse ayar noktasını ona göre ayarlayarak kullanıcıya yüzde 27’ye varan tasarruf sağlıyor. Ayrıca hava akışını otomatik olarak insandan uzağa doğru yönlendirdiği için konfor düzeyini artırıyor, tavan ile zemin arasında eşit sıcaklık dağılımı sağlıyor. 

Bir diğer hayat kolaylaştıran ürünü Madoka Assistant, akıllı telefonlar üzerinden klimalara gelişmiş ayarlar yapmaya olanak tanıyarak sistemi daha ayrıntılı yönetme becerisi sağlıyor. Daikin tarafından kombilerinde kullanılan yapay zeka destekli Daikin D-Sense Online Modülasyonlu Termostat isekombinin uzaktan kontrolüne olanak tanırken, pencere açık kaldığında kombiyi kapatabiliyor ve pek çok özelliğinin yanı sıra hata sinyallerini cep telefonuna bildiriyor. 

AKILLI ÜRÜNLERLE DAHA FAZLA KONFOR VE TASARRUF

Daikin, geniş ürün yelpazesiyle her türlü iklimlendirme ihtiyacına yanıt veren çözümler sunuyor. Ev ortamları için tasarlanan kompakt cihazlardan büyük ölçekli ticari sistemlere kadar geniş bir ürün gamına sahip olan Daikin, tüm ürünlerini son teknoloji ve yapay zeka destekli akıllı uygulamalarla donatıyor. Kullanıcı dostu özelliklerle zenginleştirilen bu ürünler, müşterilere en üst düzeyde konfor, verimlilik ve enerji tasarrufu sağlamayı hedefleyerek sektörde fark yaratıyor.

Soğutucular ve Air Handling Units’lar (AHU/Klima Santralleri) için geliştirilen yeni mobil uygulama Daikin mAP, ünite kontrolcüsüne doğrudan erişerek iletişim ve kontrol sağlıyor. Bir diğer Daikin uygulaması Daikin iCM, soğutma grubu kapasitesini ve yükünü çalışma talebine göre kontrol ederek enerji tasarrufu sağlıyor. A’dan Z’ye eksiksiz bir kontrol sistemiyle maksimum performans ve güvenilirliğin yanı sıra, uzaktan takip ve kontrol imkanı da veriyor. Bulut tabanlı bir uzaktan izleme ve kontrol sistemiolan Daikin on Site uygulaması sayesinde kullanıcılar, soğutma grupları ve klima santrallerine istedikleri zaman istedikleri yerden erişebiliyor. 

Daikin, kullanıcılarının konforunu sağlamak ve bina yaşam döngüsü boyunca çevresel performansı optimize etmek için HVAC sistemlerini uzaktan kontrol etmelerini sağlayan web tabanlı bir uzaktan izleme ve servis çözümü olan Daikin Cloud Plus’ı oluşturdu. Daikin Cloud Plus, kullanıcıların HVAC sistemlerini her yerden yönetmesine, optimize etmesine ve kontrol etmesine olanak tanıyor. 

GELECEĞİN İKLİMLENDİRME ÇÖZÜMLERİ İÇİN DAIKIN GÜVENCESİ

Yapay zeka destekli teknolojilerle donatılan Daikin ürünleri, enerji verimliliğini artırırken sürdürülebilir bir geleceğe katkıda bulunuyor. Daikin, akıllı uygulamalarıyla kullanıcıların günlük yaşamlarına kolaylık, tasarruf ve konfor sağlarken; çevre dostu çözümleriyle de sektörün lideri olma konumunu sürdürüyor. Yaşam alanlarını daha akıllı hale getirerek kullanıcılarına uzun vadeli değer sunuyor.

İklimlendirme ihtiyaçlarına en uygun çözümleri sunma hedefiyle ilerleyen Daikin, kullanıcılarına sunduğu değerle sektörde fark yaratmaya devam ederken sunduğu yapay zeka destekli ürünlerle sektörde liderliğini sürdürüyor.

Okumaya Devam Et

GENEL

ASAŞ’tan Geleceğe Sorumlu Bakış:  2023 Sürdürülebilirlik Raporu

Yayınlandı

-

ASAŞ, beşincisini yayımladığı sürdürülebilirlik raporunda çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim performansını ve seçili ekonomik çıktılarını paylaştı. 2023 Ar-Ge bütçesi 2022 yılına göre %24 artan ASAŞ, aynı zamanda 2023 yılında atıklarının %96’sını geri dönüştürdü.

ASAŞ, sektördeki lider konumunu bir kez daha teyit eden 2023 Sürdürülebilirlik Raporunu kamuoyuyla paylaştı. Beşinci kez hazırlanan bu rapor, 1 Ocak – 31 Aralık 2023 tarihleri arasında şirketin çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ÇYS) performansına ışık tutuyor. ASAŞ Genel Müdürü Derya Hatiboğlu raporda yer alan mesajında “Global ve lokal ölçekte yaşanan gelişmeler sektörü zorlasa da alüminyum sektörünün büyüme trendinin devam edeceğine inandığını, ASAŞ’ın, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için yenilikçi çözümler yaratarak paydaşlarına değer katmayı ve hedef pazarlara öncülük etmeyi amaçladığını” belirtti.  ASAŞ tüm yatırımlarını gerçekleştirirken, çevreye duyarlı bir yaklaşımla alanında uzman bilim insanlarıyla birlikte çevresel etkileri de değerlendiriyor.

Sürdürülebilirlikte Liderlik Vizyonu

ASAŞ, “Sorumlu”, “İnsan Odaklı” ve “Çevreye Saygılı” iş anlayışı temelinde sürdürülebilirlik stratejilerini hayata geçiriyor. Raporda 2023 yılında şirketin, karbon ayak izinin azaltılması, döngüsellik esaslarını benimseyen üretim modelleri ve paydaş katılımına dayalı bir iş yönetimi ile öne çıktığı vurgulanıyor.

Ar-Ge ve inovasyona yatırım yaparak sektörde öncü olmayı hedefleyen ASAŞ’ın, 2023’te Ar-Ge bütçesi 2022 yılına göre %24 artarak 57,82 milyon TL’ye ulaştı. Şirket; patent, faydalı model ve marka/tasarım tescilleri ile inovasyon çalışmalarını belgeledi. Ayrıca gerçekleştirilen Ar-Ge çalışmaları sonucunda Türkiye’de bir ilk olarak karbon ayak izi 4 kgCO2eq/kgAl’nin altında olan alüminyum billet NexAL’in üretimi başarıyla gerçekleştirildi. 

Karbon Ayak İzi ve Döngüsellik

ASAŞ’ın karbon ayak izi, kapsam 1 ve 2 emisyonlarda toplam 79.843 ton CO2, kapsam 3 emisyonlarda ise 1.699.411 ton CO2 olarak gerçekleşti. Toplam karbon ayak izi 1.779.253 ton COdeğerine ulaştı. Şirket, “Karbonsuzlaşma Yol Haritası” çalışmalarını hızlandırarak, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın 2050 net sıfır karbon hedefine katkı sağlamaya devam ediyor.   Bu hedef doğrultusunda firma enerji verimliliğini artırmaya yönelik projelerine ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yaptığı yatırımlara paralel olarak üretim tesislerinde kullanılan tüm elektrik enerjisini yenilenebilir kaynaklardan sağlamaya ve I-REC sertifikası ile belgelendirmeye devam ediyor.

Döngüsellik Alanında Yüksek Performans

Şirket 2023 yılında atıklarının %96’sının geri dönüşümünü sağladı.  Tüm üretim tesisleri “Sıfır Atık” belgesi ile sertifikalandırıldı. 

Şeffaflık ve Paydaş Katılımı

Raporda, şirketin GRI Standartları ile uyumlu şeffaf raporlama anlayışı ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na katkısı da detaylandırılıyor. ASAŞ Genel Müdürü Derya Hatiboğlu, “Paydaşlarımızla birlikte, sorumlu üretim ve tüketim yoluyla sürdürülebilir büyümeyi devam ettireceğiz.” mesajını verdi.

ASAŞ’ın odağında önce insan var! 

Çalışanlarının sağlığı, güvenliği ve refahını önceliklendiren ASAŞ, çalışan bağlılığını artırmak, motivasyonu yükseltmek ve yetenekleri geliştirmek için çeşitli programlar ve uygulamalar hayata geçirmeye devam ediyor. Bu kapsamda 2023 yılında ASAŞ Akademi ile toplamda 71.735 saat eğitim verilerek çalışan gelişimi desteklendi. 

ASAŞ’ın, çeşitliliği ve kapsayıcılığı destekleyen bir iş ortamı yaratmayı hedeflerken, sürdürülebilirlik performansını şeffaf bir şekilde raporlamaya devam edeceği ve paydaşlarıyla bu alandaki iş birliğini güçlendirmeyi hedeflediği belirtiliyor.

Sürdürülebilirlik Raporu 2023’ün tamamına ASAŞ web sitesinden ulaşılabiliyor.

Okumaya Devam Et

GENEL

İzocam Genel Direktörü Murat Savcı:

Yayınlandı

-

“TS 825 güncellemesi ile birlikte yeni binalarda enerji tasarrufu artacak”

İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, Enerji Verimliliği Haftası’nda binalardaki yalıtım kalınlığının, daha iyi yalıtım ve daha yüksek tasarruf anlamına geldiğine dikkat çekti. TS 825 Standartında belirlenen yalıtım kalınlıklarının güncellendiğini ve Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla birlikte bu yıl uygulamaya geçmesini beklediklerini açıklayan Savcı, yönetmelik değişikliği ile birlikte yeni binalardaki enerji tasarrufunun artacağını kaydetti.

Türkiye’nin 60 yıllık köklü ve deneyimli yalıtım markası İzocam, 06-12 Ocak Enerji Verimliliği Haftası’nda binalardaki yalıtım kalınlığının enerji tasarrufuna olan katkılarına dikkat çekti. Binalardaki yalıtım kalınlığının, daha iyi yalıtım ve daha yüksek tasarruf anlamına geldiğini vurgulayan İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, Türkiye yalıtım sektörü olarak yakın zamanda U değerlerinin ve yalıtım kalınlıklarının belirlendiği TS 825 Standardında yapılan güncellemelerin Resmî Gazete’de yayımlanarak zorunlu hale getirilmesini beklediklerini açıkladı.

Yalıtımın gerek ülkemizin ekonomik kalkınması gerek enerji verimliliği gerekse sürdürülebilir bir gelecek için milli görevimiz olduğunu vurgulayan Murat Savcı, “Şu anda TS 825 Yönetmeliği’nde yapılan düzenlemeler sektörümüzün gündeminde yer almaktadır. Türkiye’deki iklim bölgelerinin 5’den 6’ya çıkarıldığı, ısı yalıtımının yanı sıra soğutma yüklerinin hesaba katıldığı ve yalıtım kalınlıklarının dolayısıyla enerji kullanımının iyileştirildiği bu standart en son 2028 yılında revize edilmişti. Yeni düzenlemeler özellikle ısıtma amaçlı yalıtıma gereksinim duymazken, soğutma kaynaklı enerji kullanımının yüksek olduğu ılıman, sıcak iklim kuşaklarında da yalıtım uygulamalarının artmasını ve ülke genelinde enerji kullanımının azaltılmasını hedefliyor” dedi.

Ülkemizde geçmiş yıllara göre kıyasladığımızda toplumun yalıtım bilincinde önemli bir artış olduğu bilinse de daha alınacak çok yolumuz olduğunu belirten İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, “Ülkemizdeki bina stokunun sadece yüzde 20’si TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kurallarına uygun yalıtılmış durumdadır. Bir başka deyişle karşılaştığımız her 10 konuttan 8’i enerji tasarrufu ve bina ömrü bakımından gerekli olan yalıtım uygulamalarına sahip değildir. Bunlara ek olarak geçmiş yıllarda bazı binaların da gerek uygulama gerekse kullanılan malzeme kalınlıkları bakımından doğru yalıtılmadığı bilinmektedir. Türkiye’deki tüm bölgelerde daha fazla enerji verimliliği sağlayacak şekilde revize edilen TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları’na uygun olarak yapılacak uygulamalarla ülkemizin enerji açısından dışa bağımlılığı daha da azaltılacak ve yalıtım ürünlerine talep de bu oranda artacaktır. Bu durum sektörümüz açısından büyük bir potansiyel oluşturmaktadır” dedi.

Üst düzeyde enerji verimliliği sağlamak için yalıtım hesaplarında kullanılan U değerlerine dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, “U değeri hesabında binanın yer aldığı iklim bölgesi, uygulamanın yapılacağı yapı kesitinin özellikleri, uygulama katmanları önem arz etmekte ama en önemli katkı yalıtım malzemesinden gelmektedir. Isı iletkenlik beyan değeri, kısaca lambda değeri ne kadar küçükse ve yalıtım malzemesinin kalınlığı ne kadar fazlaysa o oranda daha iyi yalıtım sağlanabilmektedir. 0,065 W/mK altında lambda değerine sahip ürünler yalıtım malzemesi statüsüne girmekte ve lambda değeri, ürünün doğasına uygun olarak belirli aralıklarda seyretmektedir” şeklinde konuştu.

Yalıtım yaptıracaklara önemli tavsiyeler!

Açıklamasında Türkiye yalıtım sektöründeki yeni trendleri ve bununla birlikte yaşanan sorunları da değerlendiren İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, “Sektörümüzdeki eğilim ve trendleri incelediğimizde sürdürülebilirliğe katkı sağlayan, enerji kullanımını azaltan, yüksek ısıl konforun yanı sıra ses ve su yalıtımı da sağlayan, yenilenebilir enerji sistemleri ile uyumlu, yangın güvenliğini artıran ve aynı zamanda binaların depreme karşı mukavemetini koruyan son teknoloji yalıtım malzemelerine olan taleplerin gerek yurt içinde gerekse dış pazarlarda arttığını görmekteyiz” dedi.

Yalıtım sektöründeki en önemli sorunları ise standart ve yönetmeliklere uygun olmayan ürün üretimi, haksız rekabet, doğru yalıtım malzemesinin seçilmemesi ve uygulamanın uzman kişiler tarafından yapılmaması şeklinde sıralayan Murat Savcı, ticari kaygıdan hareketle yapılan üretimlerin, etkin denetimin de olmadığı ortamda hem son kullanıcıyı tehlike ile karşı karşıya bıraktığını hem de sektörde haksız rekabete neden olduğunu ifade etti. İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, binalarına yalıtım yaptıracak olan tüketicilere şu önemli tavsiyelerde bulundu:

“Düşük kaliteli ve standart dışı performansa sahip ürünlerin kullanılıyor olmasına eğitimsiz-vasıfsız iş gücü, teknikte tarif edildiği şekliyle yapılmayan işçilik ve etkin işlemeyen piyasa denetimi eklendiğinde telafi edilmesi çok güç sonuçların alınması kaçınılmaz hale gelmektedir. Yalıtım yaptırmak isteyenlerin donanımlı teknik ekibi olan, doğru malzeme seçiminde uzmanlaşmış bir firmayı tercih etmeleri bu nedenle önemlidir. Aksi durumda yalıtım uygulamalarındaki detaylar gözden kaçabilmekte ve bu durum hem uygulanan yalıtımın veriminin düşmesine hem de binada yapısal hasarlara sebebiyet verebilmektedir.”

Okumaya Devam Et

Trendler