Bizimle iletişime geçin

GENEL

Empati ve Duygu Yönetimi: Marka İletişiminin Temel Taşları

Yayınlandı

-

Günümüzün rekabetçi pazarlama ortamında, markaların ayakta kalabilmesi için kuşkusuz sadece iyi bir ürün veya hizmet sunması yeterli olmuyor. Müşteri odaklılık, empati ve duygu yönetimi, markaların hem iletişim stratejilerini güçlendiren hem de sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmalarını sağlayan kritik unsurlar olarak öne çıkıyor. İnomist İletişim Danışmanlığı Ajans Başkanı Sibel Selvi, empati ve duygu yönetiminin marka iletişimine, değerine, sadakatine ve sürdürülebilirliğine olan katkılarına dikkat çekiyor.

Empati ve duygu yönetimi neden önemli?

Empati, hedef gruplarınızın duygularını ve ihtiyaçlarını anlama yeteneğidir. Duygu yönetimi ise bu duygulara uygun bir şekilde yanıt vermek ve marka mesajlarını etkili bir şekilde iletmek için gereken becerilerdir. Empati üzerine inşa edilen duygu yönetimi, bir strateji olarak markaların müşteri deneyimini optimize etmesine olanak tanır. Öyle ki araştırmalar,empatik bir yaklaşım benimseyen markaların müşteri memnuniyetinde yüzde 40’a varan oranlarda artış sağladığını gösteriyor.

Duygusal olarak bağlı müşteriler, sadece memnun olanlardan yüzde 52 daha değerli

Empatik iletişim, markaların hedef gruplarıyla olan ilişkilerini derinleştirerek daha güçlü duygusal bağlar kurmalarını sağlıyor. Kitlesini gerçek anlamda dinleyerek deneyimlerini anlayan markalar, bu sayede müşterilerinin ihtiyaç ve beklentilerine uygun doğru stratejiler geliştirebilir, içerikler ve projeler kurgulayabilir. Bu sayede etkileşimi, bağları, satışları ve sonuç olarak marka sadakatini artırmak çok daha kolay ve sürdürebilir hale gelir. Harvard Business Review’ın bir araştırmasına göre; duygusal olarak bağlı müşteriler, sadece memnun olanlardan yüzde 52 daha değerli konumda. Bu müşteriler daha sık alışveriş yapar, fiyat konusunda daha az hassastır ve markayı tavsiye etme olasılıkları daha yüksektir.

Duygu yönetimi ve marka değeri

Duygu yönetimi, kriz durumlarında da markanın itibarını korumak ve güvenilirliğini artırmak için kritik bir unsur. Kriz anlarında, empatik bir dil kullanarak müşterilerine yönelik açıklamalar ve destekleyici kampanyalar geliştiren markalar kazançlı çıkabilir. Kriz anlarında duygu yönetimi stratejilerinin etkin bir şekilde uygulanması, müşterilerin markaya olan güvenini pekiştirir ve sonuç olarak marka değeri üzerinde olumlu bir etki yaratır.

Sürdürülebilir marka kimliği yolunda cesur yaklaşım

Sürdürülebilir bir marka kimliği oluşturmak ancak empatik iletişim stratejileriyle mümkün olabilir. Bu konuya verilebilecek en radikal örneklerden biri, 2011’de New York Times’da yayınlanan “Bu Ceketi Satın Alma” (“Don’t Buy This Jacket”) mesajlı bir Kara Cuma (Black Friday) pazarlama kampanyası ile büyük yankı uyandıran Patagonia. Markanın bu sıra dışı kampanyasında verdiği mesaj oldukça netti: Az tüket, daha uzun süre kullan. Ürünlerinin uzun ömürlü ve tamir edilebilir olduğunu belirten marka, bir Patagonia ürünü satın aldığınızda onu yıllarca kullanabileceğinizi ve yeni bir ürüne ihtiyacınızın olmayacağını söylüyordu. Bu mesaj, markanın çevresel sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk değerlerine uygun olarak tasarlanmıştı. Tüketicilerine, çevresel etkilerini düşünmeleri için cesur bir çağrıda bulunan Patagonia, bu yaklaşımla hem sosyal sorumluluk projelerine olan bağlılığını vurgulamış hem de kolektif bir bakış açısıyla müşterilerinin bu projelere katılımını teşvik etmişti. Şirketin bu iddialı duruşu, tüketici bilincini artırdı, markaya olan güveni ve bağlılığı pekiştirdi. Çünkü tüketiciler, sadece ürünün kalitesine değil, aynı zamanda markanın kimlik özelliklerine ve değerlerine de önem veriyorlar.

B2B markalarda empatik iletişim

Pazarlama dünyasında genel olarak öne çıkan örnekler B2C markalardan olsa da B2B alanında da empati ve duygu yönetimi, ilişkilerin güçlendirilmesinde önemli bir rol oynar. Örneğin, Salesforce, müşterilerine sağladığı hizmetlerde empatik bir yaklaşım benimseyerek, kullanıcı deneyimini önceliklendirir. Müşterileriyle düzenlediği etkileşimlerde, onların ihtiyaçlarına özel çözümler sunarak güçlü bir güven ilişkisi oluşturur. Bu yaklaşım, müşteri sadakatini artırır ve markanın sektördeki itibarını güçlendirir.

Marka sadakatini artırmak için birkaç ilham kaynağı

  • Duygusal İçerikler Üretme: Google, “Yılın Arama Trendleri” (“Year in Search”) videolarında, yılın en duygusal anlarını ve insanları bir araya getiren hikayeleri derleyerek izleyicilerle derin bir bağ kurar. Çünkü duygusal içerikler, marka bağlılığını artırmada önemli bir rol oynar.
  • İletişimde Şeffaflık: Unilever, sürdürülebilirlik hedeflerini açık bir şekilde paylaşarak, tüketici güvenini kazanır ve marka itibarını güçlendirir. Çünkü şeffaflık, günümüz tüketicileri için kritik bir değer haline gelmiş durumda.
  • Sosyal Medyada Etkileşim: Nike, sosyal medya platformlarında müşterilerinin hikayelerini ve deneyimlerini paylaşmalarını teşvik eden kampanyalar düzenleyerek, marka ile müşteri arasında güçlü bir duygusal bağ oluşturur. Çünkü bu etkileşim, markanın müşteri deneyimini derinleştirir.

Kalıcı markaların yolu empati ve duygusal zekâ ile döşenir

Empati ve duygu yönetimi, marka iletişiminin merkezinde yer almalıdır. Bu becerileri geliştirmek, yalnızca müşteri deneyimini iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda marka değerini artırır ve marka sadakatini güçlendirir. Yapılan araştırmalar da empatinin ve duygusal zekanın, markaların sürdürülebilir başarıya ulaşmalarına katkı sağladığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Markaların, bu becerileri geliştirmek için stratejiler uygulaması hem marka itibarını hem de müşteri bağlılığını artırarak sürdürülebilir bir büyüme sağlamalarına yardımcı olur.

Okumaya Devam Et
Yorum Yapmak İçin Tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GENEL

Form Endüstri Ürünleri’nden Gaziantep Üniversitesi Hastanesi’ne yüksek verimli iklimlendirme çözümleri

Yayınlandı

-

Gaziantep Üniversitesi Acil Travma ve Yanık Hastanesi, Form Endüstri Ürünleri’nin sunduğu yüksek verimli HVAC sistemleri ile iklimlendirildi. Proje kapsamında, hastanenin ihtiyaçlarına uygun olarak 28 adet rotorlu ve plakalı tipte EC fanlı klima santrali ile 3 adet hava soğutmalı inverter vidalı soğutma grubu ve 165 adet 4 yöne üflemeli kaset tipi fancoil kullanıldı.

Gaziantep Üniversitesi’nin sağlık alanındaki en kritik yapı taşlarından biri olan Acil Travma ve Yanık Hastanesi’nde, Form Endüstri Ürünleri’nin yenilikçi ve hijyen odaklı iklimlendirme çözümleri tercih edildi. Projede kullanılan rotorlu ve plakalı tip EC fanlı klima santralleri hem hasta konforunu artırıyor hem de hijyenik ortamların sürekliliğini sağlıyor. Özellikle sterilizasyonun hayati önem taşıdığı sağlık yapılarında bu santraller, gelişmiş hava kalitesi ve enerji tasarrufunu bir arada sunuyor.

Hijyenik ihtiyaçların en üst düzeyde olduğu bu hastane projesinde tercih edilen klima santralleri, rotorlu ve plakalı eşanjör seçenekleriyle ısı geri kazanımı sağlarken, EC fan teknolojisi sayesinde enerji verimliliğini artırıyor. Ayrıca, düşük ses seviyesi ile hasta alanlarında sessiz çalışma avantajı sunuyor.

Yüksek verimli soğutma sistemleriyle sürdürülebilir konfor

Projede yer alan 3 adet hava soğutmalı inverter vidalı soğutma grubu, sistemin sürdürülebilir ve kesintisiz çalışmasına katkı sağlıyor. Sağlık hizmetlerinin devamlılığını destekleyen soğutma grupları, geniş çalışma aralıkları ve yüksek performansları ile hastane operasyonlarının güvenle sürdürülmesini mümkün kılıyor.

165 adet 4 yöne üflemooeli kaset tipi fancoil cihazı ise hasta odaları ve personel kullanım alanlarında homojen hava dağılımı sağlayarak maksimum konfor sunuyor. Şık tasarımlarıyla mimariye uyum sağlayan bu üniteler, sessiz ve etkili iklimlendirme imkanı tanıyor.

Okumaya Devam Et

GENEL

Türkiye Hazır Beton Birliği 2024 Yılı Hazır Beton Sektör Raporu

Yayınlandı

-

-Hazır beton sektörünün 2024 yılında üretim hacmi olarak %9,2 oranında büyüdüğü tahmin ediliyor

-Depremden etkilenen bölgelerde süren inşaat faaliyetleri sektörel büyümenin ana etkenidir

-Türkiye, hazır beton üretiminde Avrupa lideri olmaya devam ediyor

-Hazır betonun yapı maliyetine etkisi yaklaşık %8’dir

-Hazır betonun karbon ayak izi düşme eğilimindedir

-Geçmişte yapılan hatalardan ders çıkararak geleceği planlamalıyız

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sunan hazır beton sektörünü 2024 yılı özelinde kapsamlı olarak analiz eden “Hazır Beton Sektör Raporu”nu yayımladı. Raporda, 2025 yılına dair beklentilerimizin, ekonomik dalgalanmalara rağmen sürdürülebilir büyümeyi sağlayacak yönleri vurgulanıyor. Çevre dostu beton kullanımının artması, dijitalleşme ve akıllı teknolojilerin entegrasyonu, enerji verimliliği ve döngüsel ekonomi gibi konular, sektörün gelecekteki yol haritasında öne çıkan başlıkları arasında yer alıyor. Hazır beton sektörünün 2023 yılı verilerine göre 200 milyar Türk lirasına yaklaşan cirosu, 45 bini aşan istihdam hacmi ve yıllık 119 milyon metreküplük üretimiyle Türkiye ekonomisi ve inşaat sektörü açısından çok önemli olduğunu gösteren Rapor, Türkiye’nin hazır beton üretiminde Avrupa’da lider ülke konumunu sürdürdüğünü ortaya koydu.

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Merkez Bankası, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verileri ile THBB üyelerinin, THBB dışındaki üreticilerin ve tedarikçilerin sağladığı bilgiler ışığında hazırlanan 2024 yılı “Hazır Beton Sektör Raporu”nu yayımladı. Rapor, Türkiye ekonomisi, inşaat sektörü ve hazır beton sektörüne yönelik detaylı analizler, değerlendirmeler ve projeksiyonlar içeriyor.

İnşaat sektörü aktif olarak büyümeye devam ediyor

Türk inşaat sektörü, ülke ekonomisinin lokomotiflerinden biri olup, geniş bir istihdam alanı yaratması ve büyük ölçekli yatırımları desteklemesi açısından kritik bir rol oynamaktadır. Konut inşaatı, altyapı projeleri, endüstriyel yapılar ve yurtdışındaki müteahhitlik hizmetleri gibi geniş bir yelpazeye yayılan sektör, aktif olarak büyümeye devam etmektedir.

İnşaat sektörü, 2024 yılı itibarıyla 2 milyonu aşan istihdamı ile yaklaşık 250 yan sektörü doğrudan ve dolaylı bir şekilde etkilemektedir. İnşaat faaliyetleri sırasında malzemelerin üretimi, taşımacılık, mühendislik ve mimarlık hizmetleri, finans, sigortacılık gibi birçok sektör etkilenmektedir.

2011-2017 yılları arasında inşaat sektörü bileşik yıllık %10 büyürken; 2018-2022 yılları arasında sürekli küçülmüştür. 2023 yılındaki belirgin büyüme 2024 yılında da devam etmiş ve %9,3 ile son yedi yılın en yüksek büyüme oranı yakalanmıştır. Bunda deprem bölgesindeki inşaat aktivitelerinin rolü yüksektir.

Konut stokunun azalmasını sağlayacak veri ilk el konut satışlarıdır

Konut satışları, bir ülkenin ekonomik sağlığını gösteren önemli göstergelerden biridir. 12 yıllık süre içinde toplam konut satışları 2020 yılında rekor seviyeye ulaşmıştır. 2024 yılında konut satışları açısından zirveye oldukça yakın bir performans görülmüştür. Son beş yılın en yüksek ilk el konut satışı 2024 yılında gerçekleşmiştir. Yaklaşık 1,5 milyon konut satışı, %10,7 ipotek oranı ile gerçekleşmiştir. İpotekli satış oranının önceki yıllara oranla oldukça düşük bir seviyede gerçekleşmesine rağmen ilk el konut satışlarının artması sektör adına olumlu bir gelişmedir. Özellikle kredi faizlerindeki anlamlı düşüş sonrasında konut sektörünün önünün oldukça açık olması beklenmektedir.

İnşaat sektöründe canlanmaya neden olacak, konut stokunun azalmasını sağlayacak ve gelecek adına motivasyon oluşturacak olan veri, ilk el konut satışlarıdır. Bu nedenle inşaat sektörünü değerlendirmek için bu veriye odaklanmak daha isabetli analizler yapılmasını sağlamaktadır.

Türkiye, hazır beton üretiminde Avrupa lideridir

Türkiye’de standartlara uygun beton üretilmesi ve inşaatlarda doğru beton uygulamalarının sağlanması için 37 yıldır çalışan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), kalite, çevre, sürdürülebilirlik, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarıyla inşaat, hazır beton ve ilgili sektörlerin gelişimine büyük katkı sağlıyor. Hazır beton sektörü, 2023 yılı verilerine göre 200 milyar Türk liralısına yaklaşan cirosu, 45 bini aşan istihdam hacmi ve yıllık 119 milyon metreküplük üretimiyle Türkiye ekonomisi ve inşaat sektörü açısından çok önemli bir yerde duruyor. Avrupa Hazır Beton Birliğinin (ERMCO) 2023 yılı verilerine göre AB üyesi bütün ülkelerin toplam üretim miktarı 239 milyon metreküp iken, Türkiye tek başına 119 milyon metreküp beton üretmiştir. Bu üretim miktarıyla Türkiye, AB ülkeleri arasında birinci ülke konumunda yer alıyor. Hazır beton sektörünün, inşaat sektörüne ve buna bağlı olarak ülke ekonomisine sağladığı büyük katkı, inşaat sektörünün en temel kolu olduğunu gösteriyor.

Hazır beton sektörünün 2024 yılında %9,2 oranında büyüdüğü tahmin ediliyor

Hazır Beton Sektörü Raporu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, “1988 yılında faaliyetine başlayan Türkiye Hazır Beton Birliği, kuruluşundan bu yana sektörel verilerin kaynağı olmuştur. Raporumuza göre hazır beton sektörünün 2017 yılına kadar istikrarlı bir büyüme trendi gösterdiği ve 2017 yılında yıllık 115 milyon m3 üretim ile zirveye ulaştığı görülmektedir. 2018 yılında inşaat sektörünün daralması ve 2019 yılında da bunun devam etmesi ile keskin bir düşüş yaşanmıştır. 2019 yılındaki üretim değeri ile 10 yıl geriye dönülmüştür. 2021 yılında ise kayda değer bir artışla 105 milyon m3 seviyesine çıkılmıştır. 2022 yılında sektör bir önceki yıl ile aynı performansı sergilemiştir. 2023 yılında 119 milyon m3lük, 2024 yılında ise 130 milyon m3lük üretim ile peş peşe tarihsel rekorlar kırılmıştır.” dedi.

Hazır betonun yapı maliyetine etkisi yaklaşık %8’dir

Hazır betonun yapı maliyetine etkisi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan THBB Başkanı Yavuz Işık, “Bir yapıda hem hacim hem de ağırlık olarak en fazla kullanılan yapı malzemesi olan hazır beton, inşaatın en önemli bileşenlerinden birisidir ve toplam maliyet üzerinde sınırlı bir etkisi bulunur.” dedi.

2018 – 2025 yılları arasında hazır betonun yapı maliyetine etkisi %6,7 ila %9,9 arasında değiştiğine dikkat çeken THBB Başkanı Yavuz Işık, “Ortalama olarak etki, %8 olmuştur. Elbette bu oranın yapı türüne, beton cinsine, kaba/ince inşaat maliyet oranına göre değişmesi beklenmektedir ancak yine de konutlar kapsamında bu oranın büyük bir değişiklik göstermesi beklenmemektedir. Raporda 2025 yılı verileri kullanılarak hazır beton fiyatındaki (rayiç fiyat) değişimin yapı maliyetine etkisi görülmektedir. Hazır beton fiyatında %10’luk bir artış ortalama yapı maliyetine yaklaşık olarak %0,8 oranında etki yapmaktadır.” şeklinde konuştu.

Geçmişte yapılan hatalardan ders çıkararak geleceği planlamalıyız

6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerle ilgili değerlendirmelerini paylaşan THBB Başkanı Yavuz Işık, “Deprem sonrasında yapılan incelemeler, yapı malzemesi seçiminden denetim süreçlerine kadar çeşitli aşamalardaki eksikliklerin ne yazık ki büyük kayıplara yol açtığını gözler önüne sermiştir. Artık geçmişteki ihmalleri tekrar etmeden, daha güvenli bir geleceği inşa etmek zorundayız. Beton kalitesinin yapı güvenliğinde vazgeçilmez bir unsur olduğu aşikârdır ancak kaliteli beton kullanımı tek başına yeterli değildir. Etkin denetim mekanizmalarının işletilmediği ve mühendislik ilkelerine uygun tasarımların yapılmadığı durumlarda, güvenlik hedeflerinden uzaklaşıldığı bu felakette üzücü bir şekilde görülmüştür. Ayrıca zemin etütlerinin dikkate alınmaması ve yerel koşullara uygun tasarımlar yapılmaması, binaların performansını olumsuz etkileyerek yıkımlara zemin hazırlamıştır.” dedi.

Depremin ardından bölgede yapılan incelemelere dikkat çeken THBB Başkanı Yavuz Işık, “Yüksek dayanımlı ve standartlara uygun hazır betonun kullanıldığı yapılar ile zayıf malzeme ve tekniklerle ve özellikle 2000 yılı öncesi ilkel yöntemlerle hazırlanan beton ile inşa edilen yapılar arasındaki farkı net bir şekilde göstermektedir. Depreme karşı daha güvenli yapıların inşası için çevresel etkilere uygun C30/37 ve üzeri dayanım sınıfındaki betonların kullanımı gerektiği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu acı deneyimden çıkarılması gereken dersler doğrultusunda: Deprem Yönetmeliği’ne tam uyum sağlanmasını; hazır beton üretiminde ve denetiminde kalite standartlarının titizlikle korunmasını: kamu, özel sektör ve akademik çevrelerle iş birliği yapılarak yapı denetiminin iyileştirilmesini; farkındalık artırıcı eğitim ve bilgilendirme çalışmalarıyla toplumda bilinç oluşturulmasını öneriyoruz.” dedi.

Sektörel bilgi birikimi ve deneyimi ile güvenli yapılaşma hedeflerine ulaşılması adına çalışmalarını sürdüreceklerini vurgulayan THBB Başkanı Yavuz Işık, “Bu felaketin tekrarlanmaması için geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarmalı ve bu farkındalıkla geleceği planlamalıyız. Geleceğimizi şekillendiren her yapıda insan hayatını ön planda tutarak daha sağlam ve dayanıklı şehirler kurma hedefimizden asla vazgeçmeyeceğiz.” dedi.

Okumaya Devam Et

GENEL

Elektrik zamlarından etkilenmemenin yolu doğru yalıtım

Yayınlandı

-

 
Elektrik fiyatlarına gelen zamlar hem hane bütçesini hem de genel ekonomik dengeleri doğrudan etkiliyor. Özellikle yazın serinleme, kışın ise ısınma ihtiyacıyla artan elektrik kullanımı, faturaların her geçen ay biraz daha yükselmesine neden oluyor. Bu artış karşısında birçok kişi bireysel çözümler ararken, elektrik maliyetlerini azaltmanın en etkili yolu ise doğru yalıtımdan geçiyor. Doğru bir yalıtım uygulaması, enerji tüketimini azaltarak hem konforu artırıyor hem de elektrik zamlarının etkisini minimuma indiriyor.
 
Elektrik fiyatlarındaki artışla birlikte, klima ve ısıtma sistemlerinin kullanımı nedeniyle her ay faturalar artıyor. ODE Yalıtım, binalarda yapılan doğru yalıtım uygulamaları ile elektrik fiyatlarının arttığı bu dönemde, ısınma için enerji verimliliğinin sağlanabileceğini ve bu sayede enerji faturalarındaki artışın kontrol altına alınabileceğini vurguluyor.

Elektrik fiyatlarındaki artışla ilgili değerlendirmede bulunan ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Üyesi Ozan Turan, “Konutlarda yapılan elektrik fiyatları artışı, vatandaşlarımız için önemli bir maliyet. Evlerini ısıtmak veya soğutmak isteyen vatandaşlarımız konforlu bir alan için ısıtıcıları ve klimaları kullanıyor. Ancak bu tarz ürünlerin yüksek elektrik tüketimi bir sonraki ay faturalara yansıyor. Oysaki doğru bir yalıtımla bunun önüne geçmek çok mümkün. Konutlarımızın ısısının doğru noktalarda kalabilmesi için dünya standartlarında bir yalıtıma ihtiyaç var. Bu yalıtım enerji tüketimini azaltmanın ve maliyet yükünü hafifletmenin en etkili yolu. Doğru bir yalıtım enerji tüketimini yüzde 70’e kadar azaltarak, enerji faturalarındaki artışı kontrol altında tutmayı sağlar. Yalıtım, evlerin iç sıcaklığını dengeleyerek elektrikli cihazlara duyulan ihtiyacı en aza indirir” dedi.

Okumaya Devam Et

Trendler